28 Ekim 2010 Perşembe

Bir Hafta Sonu Kacamagi'nin Agir Bedeli ve Akademik Bedenin Terbiye Edilmesi

Sevgili Dostlar,

Adet oldu, her yazıma başlarken biraz çalışma temposunun yoğunluğundan bahsediyor gibiyim. Ancak daha önceden bu 'işi', akademinin bir parçası olma ya da lisans üstü eğitim görme işini yaparken alışık olduğum davranış kalıplarından oldukça farklı bir düzende hareket ettiğimden düşünsel zeminde bu düzeneğe alışmam sanırım biraz zaman alıyor. Daha önce de belirtmiştim ya, programın gerektirdiği çalışma temposuna yetişebilmek için neredeyse sürekli bir şekilde çalışmak çalışmak ve çalışmak gerekiyor. Buna rağmen Ekim'in başında bir haftasonu kaçamağı yapmaya karar vermiştik. Dönemin ilk çeyreği boyunca yoğun bir şekilde çalıştığım ve derslerde de kısmen bir başarı göstermiş olduğumu düşündüğümden, bir haftasonunu farklı bir şekilde değerlendirebilmeyi göze alabileceğimi düşünmüştüm. Tabii bu kaçamak bana beklediğimden pahalıya mal oldu..


Ekim'in ikinci haftası doğum günüm olduğundan, Turkiye'den de adetimiz oldugu uzere bi buyuk sehre gidelim, dunya yuzu gorelim, hosumuza gidecek bir seyler yapalim diye dusunduk. Bir de yillardir hep duydugum su dev cizgiroman fuarlarindan New York'da yapilaninin o haftasonuna geldigini daha gecen bahardan ogrenmis, benim icin uzun yillardir sahip oldugum bir hayalin gercege donusebilmesi icin hazirliklara daha Turkiye'den baslamistim. Nitekim sehire gittik. Gitmezden once bazi is ve gucleri de yetistirmek istedigimden, uzunca bir suredir uykusuz oldugumu daha sonradan hatirladim. Sehre gec varip ertesi sabah erken kalktik. Butun gunu disarida gecirdim. Gece yarisindan sonra da sabahlara kadar takip eden haftanin derslerine hazirlanmaya calistim. Cuma'yi da dahil ettigimiz uc gunluk haftasonu boyunca asiri derecede yorulmusum.

Binghamton'a dondugumuzde hem cok fazla yorulmus, hem de bir nevi usuterek hasta da dusmustum. Dogum gunumun oldugu gun son derece az uyuyarak haftasonu boyunca olagan tempomda calisamadigim icin kacirdigim dersleri yetistirmeye calisarak gecti. O iki uc gun, gunde iki defa ikiser saat uyuyarak idare etmeye calistim. Ancako haftanin gecmesi ile yari finallere gelmemiz bir oldu. Takip eden gunler ve bir sonraki hafta boyunca odevlerimi yazmaya calisarak oldukca yoruldugum iki haftayi gecirmis oldum. Ancak yari final teslimlerimden birini sarkittigim icin (buyuk supriz :p) ve yari finallerden hemen sonra bir aksam arkadaslarla toplanarak biriken stresi atmaya calistigimiz icin yogunluk bu haftaya da sarkti. Nihayet bugun simdilik son sunusumu da gerceklestirerek artik normal calisma tempoma donebilecek olanagi yakaladim. [Yari final teslimine ugrastigim son gunde "yaa su odevler artik bitse de hafatayinin derslerine calismaya baslasam artik, hayatimda bir degisiklik olsa" diyordum :-). Neredeyse heves edebilecek yegane durum da yine derslerimle ilgili sekilleniyor :-) ].

Bu sefer olagandan uzun tuttugum bu calisma temposu yogunlugu anlatimin sebebine gelince.. Konunun ozunde yine, "bir akademisyenin hayati nasil olmali, bir akademisyen kendini nasil uretir?" sorulari var. Yani, akademik hayattaki duzenek oyle bir kuruluyor ki, onun bir parcasi olabilmek icin hayatinin butun yanlari bu faaliyete yonelik olarak kurulmali.. Iste kapitalist toplum'daki yabancilasmanin bir baska carpici boyutu. Sistemli bir sekilde bilgi uretebilme faaliyeti, ucretli emek ve rekabetcilik cercevesinde oyle bir boyunduruga alinmis durumda ki; hayatini vakfetmen gereken faaliyetin disinda gerceklestirdigin en ufak bir alternatif etkinligin bile takur tukur isleyip duran mekanizmalarin altinda ezilmene, carklarin arasindan kayip gitmene sebebiyet verebiliyor.

Simdi elbet varolus kosullarimizi belirleyen bir durum oldugu icin bu belirlenime gogus germek zorundayiz. Belki bundan sonra hep bu baski kendini dayatacak, ya da belki yabancilasmanin bir baska boyutunda, insan hayati acisindan anlamli olabilecek faaliyetin olasi bicimini bu sekilde algilayarak bu baskiyi icsellestirecegiz. Oysa ki insani varolusun tarihten gunumuze, insan medeniyetinin surekliligi acisindan oyle buyuk degerleri var ki! Elbet modern insani dort bir yana ceken olasiliklar icerisinde sizofrenik bir daginiklik icerisinde kaybolarak yasam enerjilerini; daha da dogrusu bu enerjilerin sermeya birikim mekanizmalarinin gereksindigi zorun disinda kacirabildigimiz kadarini yaratici hic bir faaliyet zemininde kullanamama tehlikesi de var. O yuzden zaten ucretli emek iliskisinden imtina etmeye calismak, bu iliskinin belirleniminden kacabilmeyi ya da kacinabilmeyi mumkun kilmiyor. Insan'in ozgur enerjilerini yapici ve cok boyutlu bir sekilde kullanabilmesi ancak ucretli emek iliskisini, daha da dogrusu bu iliskinin icerisinde mayalandigi sermaye birikim duzenini ortadan kaldirabilmesi ile mumkun olabilecek gibi gozukuyor.

Ancak sistematik bir bilgi uretme faaliyetinin duzenli bir calismayi da gereksindigi acik. Bu baglamda, ozgur insan acaba cok boyutlu ilgilerini yapici bir sekilde takip etmeye calistiginda, sistemli bilgi uretme faaliyetinin yapisal gereksinimleri yine de belli duzeyde bir toplumsal yabancilasmayi getirecek midir? Ozgur bir toplumsal iliski zemininin olusturulabilmesi icin uzmanlasma ve bilgi tekellerinin ortadan kaldirilmasi gerekiyor. Ancak dusunsel ve diger insani uretimlerin birikimi acisindan gerekli olan ozgur dusuncenin yaraticiliginin yani sira, yogunlasan bir emek de degil mi ayni zamanda? Acaba derinlesmenin ya da bilgi uretiminin olmazsa olmazi olarak sistematik temelde etkilesimin gereksindigi bicimsel duzenlilikler, akademik yapinin sermaye duzeni icerisindeki ozgun seklinden dolayi mi yabancilastirici bir etki kazaniyor, yoksa kendinden kaynakli bir yabancilastirici etkisi de olabilir mi?

Bu sorularin cevaplarini teorik daha da dogrusu dusunsel zeminde verebilmenin pek imkani yok. Sanirim ozgur bir toplumdaki insan etkinligini ancak ozgur bir toplumsal iliski zemininin kendisinde gozlemleyebiliriz. Ancak insani uretimin etkilesimsel ve kisiyi parcalamaktan ziyade gelistirici yonlerine karsi her turlu pratige dair farkindaligimizi gelistirerek ve elestirel bir dusuncemizi canli tutarak ozgur bir toplumsal zeminde de benzer kisitlayici etkilerin olusmasina karsi bir katkida bulunabiliriz..

 Not etmekte fayda var, New York'taki cizgi roman fuarinda inanilmaz derecede eglendim. Takip eden iki hafta boyunca, ne derece mahfoldugumu dusundugumde "acaba yapmasa miydim?" soruma hep "ulan yapmazsam da olmazdi ki, bunu yapmak zorundaydim" diye cevap veriyordum.. O surecten gecerken "donem icerisinde bir yere gitmeye kalkismak kesinlikle yanlis bir hareket" terbiye tumcesini tekrarlayip duruyordum. Ama icten ice 16si haftasonu Boston gezisine ya da onumuzdeki hafta sonu Washington DC'ye gidebilme olasiligina icim gitmiyor degildi bir yandan da.. Bazen terbiye'nin baskisi ne kadar yogun olsa da, itaatkar bir beden uretmek mumkun olmayabiliyor..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder