29 Eylül 2010 Çarşamba

Agir Baslayan Bir Doktora Programinin Kiskacinda

Sevgili Sanal Gunlugum,

Sanma ki seni ihmal ediyorum, ya da aklimda degilsin. Hep aklimin on satihlarinda, dolanip duruyorsun. "Yazmaliyim", "su konulardan bahsetmeliyim" diye dusunup duruyorum. Sonra belki 'mukemmeliyetcilik takintisi' belki gercekten ciddi bir zaman ayiramiyor olmak arasinda, surekli erteliyorum yeni basliklari yazmayi. En sonunda, arayi buldugum, elimi de zorladigim su esnada, nasil dokuluyorsa artik dusuncelerim; fazla olcup bicmeden; yapisini kurup bicimini dogrultmaya calismaya ugrasmadan, oylece yazamaya karar verdim.

Bir kac hafta once, yine yeni bir yazi hazirlamak uzere basina oturdugumda daha onceden neler yazdigima bir bakmayi dusundum. Yola cikmadan hemen once yazdigim yazida okul okumak istemiyor olabilme hissimize dair duydugumuz sikintilardan bahsediyor oldugumu gorunce bir anlamsiz geldi. Kısa bir sure durakladim. Bir insan neden okumak istemeyebilir ki? Hele de ben, nasil olup da okumak istemeyebilecekmisim gibi dusunmusum kendimi? On plandaki dusuncelerimizde acik olarak farketmesek bile, dusuncelerimizin zeminini sekillendiren arka plandaki hissiyatlarimiz bazen ne kadar hizli degisebiliyor oyle degil mi?

3 Eylül 2010 Cuma

Binghamton'a gelisimiz.. (nam-i diger Emine Hanim vaki-asi)

Sevgili Dostlar..

Hayatta bir cok durum hakkindaki ongorulerimizde oldugu gibi; bu gunceyi kullanma bicimim hakkinda dusunduklerimin de tam anlamiyla gercege donusememis olmasini gormek sasirtici olmasa gerek. Yola cikmadan once bu gunceyi tutmaya 'buyuk bir ciddiyetle' basladigimi not dusmus, kafamda da en azindan haftada bir kez yeni bir degerlendirmeyi yazmayi uygun gormustum. Ancak Amerika'ya ilk geldigimiz donemdeki sikisiklik boyle bir cabaya musade etmedi. Arada dusunup de yazamadigim metinleri, kisa araliklarla yazip yukleyerek araligi kapatmayi dusunuyorum.

Gunce ile ilgili bir diger nokta ise daha fazla insana hitap edecek sekilde, genel olarak dusunsel degerlendirmelerimi iceren metinleri yazmayi dusunmemdi. Ancak kisisel olarak neler yasayip gordugumuze dair de bir cok arkadas ve tanisin merak ve sorulari ile karsilasiyoruz. Bu surecte, sanal sohbet ortaminda tek tek hikayeleri bastan anlatmak yerine derli toplu birer metin olarak kaleme almanin daha etkili bir yontem olabilecegini dusundum. Ancak bu noktada guncenin kamusallik durumunu yeniden degerlendirmek gerekiyor. Kisisel anilar olarak nitelendirilebilecek kucuk hikayeleri, sanal bir platformda kitlelere acik bir sekilde paylasmanin ne anlami olabilir? Ya da tanisiklik seviyemizin cok az oldugu, hatta hic olmadigi insanlarin da ilgisini cekebilecek bir yorum sayfasi ortaya cikarmayi dusunurken bu tip yazilarla bu amactan uzaklasabilir miyim dersiniz? Belki daha sonra icerikleri ve hitap edebilecekleri insanlarin miktari acisindan yazilari siniflandirmayi deneyebilirim. Yine de bu siniflandirmanin ne olcude bu gunce acisindan ongordugum amaclara ulasmama fayda saglayabilecegi konusunda supheliyim.

Bunca uzunca giristen sonra nihayet bu metnin icerigi olarak baslik konusuna giris yapabilirim. Guzide sehrimiz Binghamton'a gelisimizde yasadigimiz hayal kirikligi, sarsinti ve zorluklarla beraber birdenbire, cok tesadufi sekilde sartlarin nasil degistiginin ilginc oykusunu, kesintiden sonrasini takip edecek, merak eden dostlarla  paylasmayi umuyorum..