13 Ağustos 2010 Cuma

Uzunca Sürecek Bir Yola Çıkarken..

Dile kolay, beş sene sürecek bir program..

Yola çıkmamıza iki gunden az bir zaman kala, gecenin ucunde; yine uykusuz, duzensiz ve yorgun bir halde, ama ciddiyetle başlıyorum bu paylaşımsal gunceyi tutmaya.

Kafamda bu ilk yazıda tartışmak üzere bir şablon oluşturmuştum gectigimiz haftalarda. Otuz yasindan sonra, yeniden bir baska egitim programina basliyor olmanin anlami; universite egitiminin ve onu takip eden lisans ustu egitim sureclerinin toplumsal iliskiler icerisinde, en azindan bizler icin degisen anlamlari uzerine bazi dusunceleri paylasmayi dusunmustum.


Ancak, Ankara'dan Istanbul'a geldigim, ve yola cikamaya hazirlandigim su iki gunde garip bir duygu yogunlugu icerisinde buldum kendimi, kafa karisikligi ve uyku duzensizligi de cabasi. Buna ragmen, internet uzerindeki bu gunceye ilk notumu Turkiye'den ayrilmadan yazmanin cok onemli oldugunu dusundugum icin, yine de bir seyler yazip yayinlamaya karar verdim.



Evet, bes yil surecegi soylenen bir doktora programina baslamak uzere Amerika Birlesik Devletlerinin New York Eyaletinde, Binghamton sehrine tasinmak uzereyiz. Elbetteki yepyeni iliskileri deneyimleyebilmek, yasamsal gorumuzu genisletebilmek, bilimsel alanda kendimizi gelistirerek yeni pratikler edinebilmek uzere paha bicilmez bir firsat. Ancak, bu girisimin toplumsal gerceklik baglaminda nereye oturdugunu tartismak da genel olarak lisans ustu yasantiya angaje olmus genis arkadas cevremiz acisindan belki kafa acici bir caba olabilir..

Neden surup giden bir egitim hayatini tercih ediyoruz? Bircogumuz bu surup giden, gece gunduzu, rahati, genis tatili, yeri geldi mi sosyal hayati, yada gunu birlik gevsemeleri olmayan sikinti havuzu icerisindeki varolusumuzu anlamlandirmakta zorlaniyoruz. Bircok kez yaptigimiz isin geneline dair bir ilgisizlik, mesafe ve yabancilasma hissi benligimizi kaplayarak bizi duygusal acidan buyuk sikintilara sokabiliyor. Tabii bu giderek buyuyen, zaman zaman asiri derecede yigildigini hissetigimiz bir denize donusen daralmalar icerisinde, bu dertlenmeleri, ya da diyelim ki bu tip dertlenmelerden dolayi kendini kitleme sapkinligini asmis olan bazi 'diger kisi'ler hep caliskan, duzenli, 'akademi'ye uyum saglamis, 'imrenilesi' kisiler olarak gozukuyor ve bizi aslinda burada olmamamiz gerektigi duygusuna daha fazla surukluyor..

Oysa ki, yazinin dilini biraz daha kisisellestirirsem, icimde elbetteki bir bilim aski var. Insanin yasadigi gercekligi anlama cabasi, ve bunu da insanlik tarihi icerisinde birikerek gelmis olan bilgi kumesi icerisinde en sistematik yollarla derinlestirip mukemmellestirmeye calismasinin muthis derecede zevk verici oldugunu dusunuyorum. Bu cabanin duzenli bir calisma ve adanmislik gerektirdigi de elbette dogru. Benim bu konularda, ozellikle son iki yildir yogunlasan bir sikinti yasadigima da en azindan Ferdan Hoca sahit. Ancak bu sikintinin kaynagi calisma gerekliliginden kacma istegi olabilir mi gercekten?

Evet, bu konuda tartisip durdugum, belki de bir bahane olarak gosterdigim ilksel sebeplerden biri su tekrarlayip durmaktan sakiz ettigim odtu'deki asistanligin bitmis olmasi meselesi. Bilmeyenler icin kisaca aciklamak gerekirse, Odtu Sosyoloji Bolumu'nun cinlikte sinir tanimayan icadina gore, arastirma gorevliligi kurumu bilim adina hevesli olan bir insani maas almak ve kurumsal bir iliski icerisinde bulunmak suretiyle tembellestireceginden, bu alanda gelismek isteyen kisileri resmen iki, fiilen ise bazen uc sene boyunca calistirip atmak yoluyla, bu kisilerde gelecek kaygisini diri tutarak onlari mumkun mertebe rekabetci genc akademisyen adaylari haline sokmak ve kendi yirtinmalari yolu ile (tercihen yurt disinda) bir yerlerde kendilerine bir yer acma cabasi icerisinde olmalarini ummak uzere yeniden duzenlenmis. Eh, aclik kosullari altinda "nee, maas mi?" sorusuna aldigimiz olumlu cevapla gozlerimiz isildadigindan, otesini de dusunme sansimiz pek yoktu, bu cins bir asistanlik duzenlemesinin icerisine girerken.. Uzun lafin kisasi, uc sene goz acip kapayincaya kadar gectikten sonra kendimizi kapi onunde buldugumuzda, daha da ne calisip, ne okuyacagiz acaba diye bir kafa karisikligi, genel bir ilgisizlik, siddetlenen bir sikinti hasil oldu..

Buna ragmen lisans ustu egitim surecinin icinde kalmak icin ayak diretmek, gunumuz modern toplumlari acisindan yukselen bir egilim olarak okullasma surecinde gecen senelerin artmasi durumuna da denk dusuyor. Bu surec hem karmasiklasan uretim sureclerini devingen tutabilmek icin gerekli olan yeni bilgilerin ortaya cikmasi hem de kalifiye elemanlarin yetistirilmesi; bunlarin yani sira, uretkenligin arttigi sureclerdeki artik nufuslarin giderek daha fazla bir payini istihdam piyasasinin disinda tutma ihtiyaclari ile tanimlaniyor. Dolayisiyla bizler de hem bu genel toplumsal kosullarin belirleyiciligi altinda, hem de oznel olarak hayatlarimizda ucretli emegin acik olarak duzenlenmis bicimleri icerisine girmekten daha fazla kacinabilmek, bu 'disaridalik' durumumuza toplumal zeminde bir mesruiyet kazandirabilme cabasi icerisinde bu surecin icerisinde kalabilmek icin her yolu deniyoruz.

Ancak 'icimdeki bilim aski/istenci/sevgisi' ile 'ucretli emegin resmi duzenlenmis bicimlerinden uzak durma cabasi', bir yaklasma x kacinma celiskisi yaratmiyor mu? Bu iki durumun birinin samimiyeti digerini gercek disi ya da onemsiz kilmiyor mu? Bence bunca soylenmenin tam da en anlamli tarafi bu iki durumun aslinda birbirini aciklamakta kullanilabilecegi yolundaki onerme olacak..

Dedim ya, varolan gercekligi, insanligin binlerce yillik mucadelesi icerisinden suzulup gelen bilgi birikimi ile sistematik bir sekilde tartismaya girerek anlamaya calismak, insanin en cok zevk alabilecegi islerden biri. Ancak gunumuz toplumsal iliskilerinin dayattigi kosullarda, bu cabayi, insanin istedigi ve zevk aldigi sekilde yurutebilmesi neredeyse imkansiz. Yani maddi anlamda zorlayici sebepler ortadan kalksa bile, toplumsal iliskilerin butununu belirleyen yabancilasma, cok idealize ettigimiz sekilde "akademi"nin ve bagismiz bir ugras olarak"bilim"in varolma kosullarini da belirliyor olsa gerek. Ozgurlugun olmadigi bir dunyada bilimsel calismalardan zevk alabilmek ve kendini boylesi bir cabaya kanalize edebilmek ne kadar mumkun olabilir?

Sanirim bu tartismayi simdlik geldigi bu noktada birakmamda fayda var. Nitekim az once bahsettigim gibi, yorgunluk ve uykusuzluk icerisindeyim ve kitalararasi yolcugumu gerceklestirecegim ucagimin kalkmasina yaklasik 56 saat kaldi. Bu son geldigim noktayi biraz daha etraflica tartismayi daha sonraki yazilara birakiyorum.

Ancak, simdilik su kadarini soyleyebilirim ki, onumuzdeki surec, tam da bir onceki paragrafta one surdugum iliskilerin karsitini ispatlama cabamla gececek. Egitim hayatimin sonbaharinda, bilimsel calismalarimda ilerleyebilmem icin oldukca guzel olanaklarla karsilastigimda bakalim bu sikintilarin ve olumsuzluklarin ne kadar ustesinden gelebilecek ve oldugunu iddia ettigim bilim askimin meyvesini ne kadar ortaya koyabilecegim.

Dedigim gibi, simdilik elimde olan, yorgunluk ve uykusuzluk.. Biraz da heyecan..

2 yorum:

  1. bunca yazılanın üzerine belki çok yüzeysel olacak ama üzerindeki t-shirt cok manidar: drunk&funky :)

    haydi yolunuz acik olsun biladerim..

    YanıtlaSil